4 Kasım 2010 Perşembe

otobüs karalamaları1

bi insan eğer kısık gelen bi arkodeyon sesiyle uyanıyorsa mutludur. kalkıp balkon kapısınıve pencereyi açtığında odası komple nağmelerle doluyorsa keyfine diyecek yoktur. hele iktisat ve anayasa derslerine gitmeyip uyumuşsa aman tanrım..!!!

peki ya aynı insan mutfağa gidip kendine kahve yapıp dolanın üstünden valizini indirip içini doldurmaya başlarsa...

saat 3 e biletim. ama sabırsızlanıyorum. hemen valizi hazırlayıp 12 de çıkıyorum evden. taksime gitmem lazım. fidana şeker alıcam. meşhur hacı bilnemneden. mutluluk veren şeker dersem farklı anlamlar çıkar mı bundan?

nilüfere gidiyorum. ben dayanamıcam şu bileti erkene alalım diyorum. taksimde kaçta kalkar servis? 1 buçuk. tamam kabul.
çekçekli valizimi asfaltta tıkırdatarak yürüyorum.

kasıma yakışmayacak kadar sıcak bir hava peki istanbulda yağmura bu kadar sövdüğüm için parlayan güneş ankarada ne alemde?

istiklali de tekerleklerle inletme çabam var. bak ben gidiyorum mukayyet ol kendine der gibi ama pek umrunda değil. bu kalabalık da çığlık atsan geri dönen olmaz.

saat 1 e beş var. umarım fidan bu şekerleri sever. yoksa felaketi olurum ağlarım.. sevmezsede çaktımasın lan. umarım bu yazıyı önceden okur.

uzuncana bir servis yolculuğuından sonra otobüse biniyorum. içimde bir huzursuzluk. bir rahatsızlık. midemde bir ayaklanma. ellerim soğuk.yolculukları sever miyim sevmez miyim bu sabah gibi tartışılır bu konu. emin olamıyorum. yolculukları sevmeyi fazla melankolik buluyorum. ama yinede yolculuk sevmeyen insanların en temel özelliklernden mide bulantısı gibi bir kusurum yok çok sükür.

---

devam edecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder