21 Ağustos 2010 Cumartesi

oğuz'a fotoğraf gönderebilmek için babadan kontör istemek, odayı yarım saat gözden geçirmek, kapının hemen yanına sandalyeyi yerleştirmek, ortalık karanlık olsun diye bordo-kırmızı perdeleri sıkıca çekmek, kütüphanenin en alt rafına lamba yerleştirip aşağıdan aydınlatma artistliğine kalkışmak, uzun uzun makineyi nereye yerleştireceğimi düşünmek, oraya salondan sandalye taşımak, yükseklik yetmeyince altına kitap yerleştirmek, on saniye sonra otomatik çek tuşuna basıp koştura koştura yerine geçip akordeonu alıp poz vermek, bu işlemi on kez tekrarlamak, en güzeli seçip makinenin hafıza kartından bilgisayara atmak, bilgisayardan telefonun hafıza kartına atmak ve tam gönderecekken telefonun 3mblık fotoğrafları multimedyayla göndermediğini acı acı farketmek. evet işsizim. en çok umutsuzum ama.

1 yorum: