31 Ekim 2010 Pazar

mektuplar zamanı..-2-

sevgili marlis...

hepi topu 5 senedir hayatımda olman inanılır şey değil. senin hiç kapında yatmak kısmet olmadı değil mi? sen bekletmezsin zaten. cilveme dayanmaz işveyle alırsın beni içeri dimi?

ipek çınar bana o kadar şey ifade ediyor ki. sanırım bu yüzden sadece bu beş seneye inanamıyorum. sadece susarak oturduğumda bile beni anlayabilen başka kimse olmayabilir. bir şeyler anlatmak için konuşmaya ihtiyaç duymamak. bu ne bi harika şey ki..

gazinin bahçesindeyiz. sevgiye muhtacım. elindeki yüzükleri çıkartıp yüzümü cırmaklarcasına seven bi kız. öyle bir sevme ki bu hiç bi zaman o yüzükleri çıkarmadan sevmedin. kimi zaman öyle çok istiyorum ki. yine gel o oy kuzum diyip yüzüğünü çıkarıp yüzümü cırmaklarcasına sevme anını..

mutsuzum diyorum sana. ben de mutsuzum diyorsun. nedeni mühim değil. ama çıkıp geliyorsun. önce evde oturuyoruz bir süre. makarna yapıyor muyum o gün sana? sonra aşağı iniyoruz. bir şişe. çikolata. djarum. ve ezginin günlüğü. dizine yattığım bir adet kıvırcık hatun. susuyoruz. saçlarımı seviyorsun. sonra yine yüzümü cırmaklarcasına seviyorsun. iyi geliyor. her zaman iyi geliyo bu büyü. evet bir cadısın sen. o gün anlamalıymışım.

başka bir gün yine geliyorsun. uğurdan çaldığın küçük şişeler. marlbora mentollü, ve fıstıklı bitter! acil yardım çantasıyla geliyorsun adeta. beni mutlu etmeyi bilen başka insan yok mu yoksa?
karşımda hep dinleyen hep güçlü bi hatun buldum kapına her geldiğimde. nasıl becerdin lan? aynı şeyi 30 sefer de anlatsam dinleyen. gerektiğinde hak veren gerektiğin de ama sen de güzelim diye başlayan mantıklı cümleleriyle kimi zaman aman koyverelim be ipeğim diyen o büzüşük dudaklarıyla biraz bir şeyler mi içsek lan?

(buraya küstüm de dahil)şimdi siz gelseniz ya kısmına değinmek istiyorum. gelseniz pek bi güzel olur ki. her şey var burda. çay var kola var:d ben varım. hayat var. deniz var. özgürlük var. martı var. gemi var. istiklal var, sahaflar var, nebleyim bi dolu şey var.

çok özelsiniz lan. bilin bunu. her gün içimden konuştuğum insanlarsınız. sizi de alıp getiriyorum aslında hergün. haberiniz yok.

mektuplar zamanı..

sevgili küstüm..
küçüktük epey değil mi? büyüdük sonra? hatta eşşek kadar olduk.
bak ne hatırlıyorum şimdi. sabah 7 falan. 7 buçuktan kesinlikle önce. benim servisim gelmiş. okulda yapacak hiç bir şey yok. hemen dolanıyorum arkaya. hop sizin apartmak. turan çiftliğiydi dimi bakkalın adı? apartmanın adı? gül? gül olsun lütfen. değilse bile çaktırma. geçmiş anıları unutmak içime dokunuyor.
kapıyı çalıyorum. içimde öğlenci olan ikizlerden küfür yeme korkusu var.
ama bi yandanda seni sanki sokağa oynamaya çağırır gibi okula çağırma hevesim. zile basıyorum aşağıdan. sen daha yeni kalkmış oluyorsun. biliyorum. kabarık saçlarınla yatakta oturmuş öylece bakıyorsun. kapıyı açan funda teyze oluyor bu yüzden. yukarı çık ipeğim diyor. yok ben burda beklerim diyorum. çık çık diyor. hiç bi zaman fazla naz yapmadım biliyorsun. çıkıyorum.
fanusun içinde kek var mutlaka. yada tırtırlı kurabiye? ya da şanslıysam kağıtta kek!!!
sıcak çay. senin uykulu uykulu çay koyuşların. sonra saat 7 buçuk diyerek çıkışımız. törene yarım yamalak yetişmeler.
ve birde bazı günler beş kat büyürdü de gözümde çıkmazdım. aşağıda merdivenlerde beklerdim seni. sen elinde sarellalı ekmekle gelirdin hani. ne güzel olurdu.
epeydir olmuyor ama sanki.
bi gün elvankente geleyim de o anmış gibi yapalım yine. kek yada kurabiye olsun ama. söyle funda teyzeye.

çok oldu sanki be küstüm. çok zamandır görüşmüyo muyuz bana mı öyle geliyor?
hani tamam sen niğdeye sonra yazlığa giderdin 2-3 ay görüşemezdik de sanki o bu kadar değilmiş be. ben geleli ne kadar oldu şimdi? (burdan sonrası marlisle ortak)eylül ortası mıydı en son görüştüğümüzde..
ama anlatacak çok şey olduğundan mı bu kadar özledik? aslında sanki hep burdasınız. böyle canım sıkıldığında meğersem ankaradayım oynu oynuyorum.:) meğersem ankaradayım.. içimden hadi kitapça saat 2:30 da balkon kapmaca diye mesaj atmak geliyor. ama tutuyorum kendimi. zira bu büyük bi ağlama krizinin ebesi olabilir.

ama ben ankaraya geldiğimde öyle yapalım olur mu? sanki böyle herzaman yaptığımız şeylermiş gibi. her gün olmasa da 2-3 günde bir buluşuyormuşuz gibi olsun.

ve siz geldiğiniz de ise... buna marlisin mektubunda değinicem..

bak marlis ne dedi. gelecem dedi bayramdan sonra. sende gelsen ya onla? hı ?
hoş olmaz mı??
kareli battaniyeleri alırız hem?
güzel plan bence.
gözlerinden hasretle öperim..
elimde o kadar çok, ve o kadar korkunç fotoğrafın varki hiç denememelisin bence küstüm.
tehdit yok tabi. ben iyi bi cadıyım, iyi bi cadıyım, iyi bir cadı, cadı, cad...

hayvan hakları


bunu yetkili mercilere göndermem an meselesi. ben de kedilerden nefret ediyorum ama onları tehdit etmiyorum. ama şu an seni tehdit ediyorum. Leynnn!!
gülmekten klavyeye kapaklanmak.

28 Ekim 2010 Perşembe

kendi kendime damla damlatacak kadar yalnızım. hayır ağlamıyorum, damladan hepsi.
"Gitmek cesaret ister ufaklık Gidecegin yer neresi olursa olsun Sevdiklerinle arana mesefe girince Varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.
Vedalaşmakta zor iştir biliyo musun ? Oturursun geminin kıçına. Bakarsın sevdiklerine gittikçe ufalırlar ufalırlar kaybolurlar
O zaman anlarsın işte
Vedaşalmak asıl kalana değil gidene koyar.
100 defa söyledim sana hüzünlü değilim, mizacım böyle.
Bak şarabımla beraberim. Çocukluğumdan beri hayaller kuruyorum
Şarabımdan Ayrılmadan hemde. Ben şarabımdan Ayrılmıyorum.
O da bana bunca gidene rağmen hala hayal kurdurtmaya devam ediyor.
Ne olmuş yani büyük adam olamadıksa?

Hayallerimizi satmadık ya ?.."

25 Ekim 2010 Pazartesi

sanırım

ben ben ben... hım.. ben bugünlerde koşuşturmakla meşgulum. koşuyorum. koşmazsam ayakta duruyorum. her şeyi bırakırsam bırak tutacak, merdiven bile kalmaz sanki. o yüzden ben her şeyere sıkı sıkı sarılıp eve gelip vurup kafayı uyuyorum.

bu ara tek canımı sıkansa, gece gece istiklalde uğurun bana saatlerce ayar vermesi. bıd bıd bıd eleştirip durması.

ha bir de benim bütün derdim.. özlem..

21 Ekim 2010 Perşembe

"sku" yazdığında karşına www.scoobydoooyunlari.com'u çıkaran google'la aynı takımda tabu oynamak isterim ben.

14 Ekim 2010 Perşembe

zencefilli karanfilli tarçınlı kurabiye yaptım. büssürü kahve çeşidide mevcut. senin için çay bile demlerim küstüm. yeter ki gelin. filtre kahve de var. üçü bi aradada. sıcak çikolatada..

bide kurabiyeye cevizde koydum. o kim bilmiyorum. ama ceviz de olsun dedi ablam. kıramadım. fena değil bak. hadi daha sıcakken gelin.


birde şöyle bir şarkı var.

sertab erener-bir varmışım bir yokmuşum..

onu da dinleriz..

12 Ekim 2010 Salı

çaldım napiyim?

güne şarkı ithafı yapmak, canlarım öyle moda ki şu zamanlarda.

günümüzün şarkısı şu: love street

lalalalaa"lı sonlara tav oluyorum, napalım.

7 Ekim 2010 Perşembe

dünyanın sonu

ben istanbula dünyanın sonunu bulmak için gelmiştim. ama bunu bi süre unutup kendi kendime ben hani evde olur ya nebileyim mesela mutfağa gidersin dolabı açarsın ben ne alıcaktım diye düşünür bulursun kendini. işte öyle bir halde geziniyor. kendimi mutsuz ediyordum. ama bugün sabah hani konuştuk falan ya. daraldım. ve daha fazla dinleyemedim anayasa hukuku falan. çıktım yürüdüm. eminönüne geldim. ve işte burası dedim. dünyanın sonu. bak bitti kara burda!


burda bi dünya bitti. karşıda bambaşka bi dünya var. ama şuan ben dünyanın sonundayım. fermuarlı hırkalar gibi düşünün ben fermuardayım! dünyayı ayıran fermuar! ben bunun için geldim buraya. o kalın hırkadan çıkıp nefes alacağım bi yer olsun diye. ve bugün ordaydım! nefes aldım.


hani hala yoldayım demiştim ya.


bek ben bugün geldim.

bak burası eminönü işte. dünyanın sonu! martılar var bak bakalım görebilecek misin? yanımda olunda beraber üşüyelim istedim. ama şimdi böyle meğersem yanımdaymışsınız.